ÇARESİZLİKLERİMİZ!

Doğduğumuz andan itibaren başlıyor çaresizliğimiz. Muhtaç halimiz...

Sevgiyi; minik avuçlarımızın kavradığı elde, bizi saran kollarda, öpen dudaklarda bolca buluyoruz küçükken. Her tür ihtiyacımız o sonsuz sevgi topunun içinde mevcut. Her soluğumuzda, her ağlamamızda bizi saran sevgiyi hissedip, güven duyuyoruz. Derken, sorumluluklar yükleniyor omuzlarımıza. Bir şeyleri artık yavaş yavaş tek başımıza becermemiz bekleniyor. Bir iken iki, iki iken üç... Sonra artarak çoğalıyor tek başınalığımız.


Bizi saran güvenli kollardan sıyrılıp, dışarıya açılıyoruz Okul, yeni çocuklar, öğretmenler, ilk arkadaşlıklar. Yıllar geçtikçe ilk flört ve iç kıpırdanışlarımız. Hiç tanımadığımız insanlara yüreğimizi yaslama girişimlerimiz. İş hayatına ilk adımımız. Göründüğü, gösterdiği gibi olmayan, öyleymiş gibi davranmaya çalışan bir sürü insan. Fırsatçı, yalaka, yalancı, ikiyüzlü... Hemen yanında dürüst, içten, anlayışlı, yardımsever insanlar. 


Böyle böyle geçiyor hayat. Kimine kolay geçiyor. Kimi arada tökezliyor. Kimi ise mıhlanıp kalıyor bir noktada. Ne ileri gidebiliyor artık, ne de geri. Geriye dönüp baktığında; kısa, kısacık bir süre öncesine kadar ne kadar da yolundaydı her şey diyor. Neden diyor? Neder şimdi? Neden ben? Çaresizlik öyle başlıyor. Birden değil yavaş yavaş geliyor. Yerleşiyor sonra... derken gitmiyor.


Biliyor cesaret gösterebilse, birşeyleri değiştirebilse, bir adım atabilse, etrafta gördüğü kendisine gülümseyen, kendisinin gülümsediği insanlar gibi biraz vurdum duymaz olabilse, "geldiği gibi gider de" diyebilse, bencil olsa, egosu öne çıksa, maddeci olsa, somut olana, soyuttan daha çok değer verse, her şey geçecek. Arkada bırakıp gidecek. Öyle ki arkasına dönüp bakmayacak bile. Gülüp geçecek iki gün sonra. Yakın saydığı ama gerçekte gayet yüzeysel bir arkadaşı olsa misal, gidip ona anlatacak, günler geceler aylarca sadece kendi içinde tutmaktan kurtulacak, belki kahkahalar atacak. Ama yok işte, yapamıyor. Hissetirmeden yaklaşan çaresizlik, yapışıyor üzerine gitmiyor. Zayıf biri değil oysa. Yapısı bu, kendini değiştiremiyor, değiştirmek de istemiyor. Çoğu zaman bu dünyaya ait olup olmadığını sorguluyor. İnişli çıkışlı, ikili bir dünyada, kendi gerçeği ile hayali arasında seyahat edip duruyor. Bu yüzden rüyalara bu denli inanması. Boyutları bu kadar gerçek sayması. Onlar arasında dolanması, kaybolmak istemesi. Sorsanız "gerçek mi hayal mı?" diye. "Tek, evet tek bir parçamı almama izin verirseniz gerçeklikten, hayale varım ben" diyecek.


Biliyorum! Kendimden biliyorum...


Hem hayalleri gerçek kılan yine biz değil miyiz? İmkansız olan ne var ki şu hayatta? İki bilim dergisi, bir NASA fotoğrafına bak yeter. Neler neler saklar içinde. Hayal gibi, rüya gibi iç içe geçmiş renkler. Ama bir o kadar gerçek değil mi Samanyolu, Yıldızlar, Galaksiler. Bilimden anlamam diyene herhangi bir din kitabını örnek göster mesela. Çok mu mantıklı şey var içinde? Çok mu gerçekçi her şey? Masal, masal içinde hikayeler değil mi çoğu? İnanıyoruz ama değil mi?


Demek ki imkansız hiç bir şey yok şu kısacık hayatımızda. Hele olasılıklar sonsuz. Bazen bir an, tek bir an öyle değerli öyle önemlidir ki. Ya kullanır ya da harcarsın. Ya kullanır tüm gerçekliğin alt üst olsa da, "iyi ki" dersin ya da kullanamaz sonrasında hayıflanıp dursan da değiştiremezsin. Öngörüsüz bir inat yüzünden belki. Ve çaresizliğin süreklilik kazanır.


Peki gerçekten bu kadar büyük mü çaresizliklerimiz? Bu kadar mı zor şeyler peşindeyiz hepimiz? Bu kadar ulaşılmaz boyutta mı ideallerimiz?


Yaşadığımız coğrafyada sokağa çıkıp bir mini-anket düzenlesen belki de 10 kişiden 7 si "çaresizim" diyecek. Konular, kişiler, ilişkiler, durumlar değişse de çaresizlik baki hepsinde. 


Ben şuna inanıyorum aslında; Çoğu durumda çaresiz falan değiliz. Hatta belki de çok yakınımzda duruyor çaremiz. Göremiyor, farkına varmıyor ve en önemlisi varsak da beğenmiyoruz. Çünkü istediğimiz çare o değil. İstediğimiz diğeri! Sadece bu!


Ve zor da olsa biz, o çaresizliği çaremiz yapmak istiyoruz işte.


Her hüzün kendine özgüdür... Kendinin tam zıttı bir başka hüznün çaresizliğinde!

Bu bir süreç, sarmal... ve belli bitmeyecek!

Böyle!




O.../

Yorumlar

Popüler Yayınlar